|
Arşiv
İnsan fıtratı gereği sevdiğini gönlünden ve dilinden düşürmez. Her fırsatta anar. Rabbimiz de “Beni hatırlamak ve anmak için dosdoğru namaz kıl” ayeti ile bizden sevgimizi namaz kılarak göstermemizi ister. Yine Kur’an-ı Kerim’de sabır ve namazla Allah’tan yardım istememiz emredilir ve devamında namazın huşu içerisinde olanlardan başkasına ağır geleceği şöyle ifade edilir: “Sabır ve namazla Allah’tan yardım dileyin. Şüphesiz namaz, huşû içerisinde bulunanlardan başkasına ağır gelir.”
Peki huşû nedir? Huşû sözlükte, insanın kendisini üstün görmemesi, alçak gönüllülük, tevazu, kalbin yumuşaklığı, inceliği, daima Allah’tan korkup ona karşı saygıyla dolması gibi manalara gelir. Namazda huşû demek; namaz kılarken insanın, kalbini dünya sevgisi ve meşgalelerinden uzak tutarak Allah’a bağlaması, kendisini tam manasıyla namaza vermesi, namazın dışındaki her şeyi unutması, zihnini ve kalbini sadece namaza vermesidir.
Namaz, İlahî huzura ermek ve yüz yüze Cenab-ı Hak’la görüşmek demektir. İnsan namaza, bu anlayış ve bu düşünce ile hazırlanmalı. Namaza hazırlık için alınan abdeste de ibadet gibi önem verilmeli. Zira abdest, hem maddi temizlik, hem de o uzuvlarla işlenen hataları temizleyen manevi bir temizliktir. Namaza başlamadan önce bedenin, tuvalet, yemek gibi ihtiyaçlarını gidermek gereklidir ki, bu ihtiyaçlar sebebiyle aklımız karışmasın. Namaza tam bir ihlâsla niyet edilmeli. Bütün ibadetlerde niyet önemlidir. Ancak namaz için niyet çok daha önemlidir. Namaza başlamadan, yani iftitah tekbiri almadan önce, namazı dosdoğru kılma konusunda içimizden kısa bir dua edebiliriz. Her rekatta zamm-ı sure olarak hangi surelerin okunacağına, namaza başlamadan karar vermek de bu konuda kafanın karışmasına engel olur.
Sureleri, ayetleri, namazın zikir ve dualarını değiştirerek okumak. Namazda her gün ve her vakit sadece belli ayet/sureleri ve duaları okumak, insanda ülfet ve ünsiyet meydana getirir. İnsan, manasını hiç düşünmeden, monoton olarak aynı şeyleri tekrar eder durur. Okuduğumuz ayet ve sureleri değiştirirsek, değişik içeriklere muttali oluruz. Veda namazı gibi kılmak. Huşûyu sağlamanın en başta gelen yollarından biri, namazı son namazmış gibi kılmaktır. Hakikat de budur zaten. Zira insanın bir sonraki vakte yetişme garantisi yoktur. Bu durumda, namaz kılan kişinin, bütün kalbiyle Allah’a yönelerek her türlü dünyevi düşünceden uzak durmaya çalışması, okuduğu ayetlerin manasını tefekkür etmesi, gözyaşı dökmesi ve dua halinde olması gerekir.
Şüphesiz huşûyu yakalamak ve huşû içerisinde namaz kılmak kolay elde edilebilecek bir meziyet değildir. İnsan önce kendisine bu hususu dert edinmeli, hedef yapmalı sonra da yılmadan usanmadan, ısrarla o noktaya ulaşmaya çalışmalıdır. Huşû içinde ideal namazı kılma, bazen birkaç sene, bazen ise çok daha fazla seneler alabilir. Önemli olan bizim, bıkıp usanmadan, huşûyu yakalamaya çalışmamızdır. Ölene kadar, huşû içinde namaz kılmaya muvaffak olamasak bile, eğer bu konuda bir niyetimiz ve gayretimiz varsa, kıldığımız namazların hepsini, huşû ile kılmışız gibi sevap alırız. Herkesin bildiği gibi, “ameller, niyetlere göredir.”