|
Amerika’nın mesajı

Geçen hafta Christiane Amanpour bir gönderi paylaştı. Mervan Barguti’yi konu edinmişti. “Birçok İsrailliye göre o bir terörist, birçok Filistinli içinse o onların Mandela’sı” dediği, 20 yıldır İsrail hapishanelerinde olan Mervan Barguti’nin hikayesini anlatan belgeseli takdim ediyordu. “Yarının Özgürlüğü” ismiyle yapılan belgeselin yönetmeni ve Barguti’nin oğluyla konuşuyordu. Bunu söyleyen Amanpour olunca haliyle dikkatimi çekti.

Mervan Barguti’nin Filistin’de bütün tarafları toparlayacak bir lider olması ve hapisten çıkarılma planı üzerinde uzun süredir konuşuluyordu. Ama bu zamanlama dikkat çekici. Neden dikkat çekici bulduğumu Amanpour kimdir sorusu üzerinden cevaplamak isterim. Her şeyden önce CNN’nin marka isimlerinden birisi. “Marka” olduğu ve “tarafsızlığına” inanıldığı için, tüm röportaj taleplerine evet cevabını alan bir televizyoncu… Kariyerine 1986’da CNN’in New York City bürosunda başladı. İlk büyük çıkışını 1989’da atandığı Frankfurt bürosundayken demokratik devrimler hakkında yaptığı haberlerle yaptı. Irak, Afganistan, Filistin, İran, İsrail, Somali ve Ruanda dahil olmak üzere savaş bölgelerinde çalıştı.

Bosna Savaşı bitip, Sırplar çekildikten sonra Kosova’ya ilk giren, yakılmış köyleri ilk görüntüleyen televizyoncu oldu. Savaş Fotoğrafçısı (War Photographer) isimli belgeselde hikayesi anlatılanlardan birisi de o!

Dünya liderleri ile özel röportajları yaptı. Mugabe’den Kaddafi’ye, Chirac’dan, Blair’e… Meslek hayatı boyunca 9 Emmy Ödülü aldı.

“Tanrı’nın Savaşçıları” ismiyle yaptığı belgeselin ikinci bölümünde İslam’ı sadece radikalleşme üzerinden anlatmasıyla bir hayli tepki çekti. Bu bölümde Yahudileri mazlumlar, Müslümanları ise çoğunlukla terörizm eğilimli insanlar olarak gösteriyordu.

Türkiye ile de ilgiliydi. 2013’de Gezi olaylarının ardından, Mehmet Ali Alabora’yı ağırlamıştı.

2016’da Cumhurbaşkanımız ile yaptığı röportajda da Can Dündar’a odaklanmasıyla tekrar dikkatimizi çekmişti.

İranlı Müslüman bir baba ve İngiliz bir annenin vaftiz edilmiş kızı ama Yahudi asıllı olduğunu söyleyenler de var. Londra’da doğdu, ilkokulu İran’da okudu. Daha sonra Londra’ya yatılı bir okula gönderildi. 1979’da İran’dan kaçan ailesiyle birlikte Londra’ya yerleşti. Üniversiteyi Amerika’da okudu ve CNN’de çalışmaya başladı. Müslüman bir babanın kızı olarak Hristiyan olması her ortamda işine yaradı. Neden gazeteciliği seçtiği sorulduğunda, “Küçükken ülkemdeki gelişmeler beni araştırmacılığa itti” diyordu.

1998’de Bill Clinton yönetiminin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü olan James Rubin ile evlendi. Bu evlilik 20 yıl sürdü. Diplomat, siyasi danışman, yorumcu, profesör, yayıncı gibi sıfatlara sahip olan Bay Rubin, Madeleine Albright’ın baş sözcülüğünü de yaptı. En son 2022’de ABD Dışişleri Bakanlığı Küresel Angajman Merkezi’ne koordinatör olarak atandı.

Alev Alatlı ile yaptığımız bir programda “Amerikan medyasının bağımsız olmadığını birçok alanda yatırımları olan büyük bir yığışımın parçası olduğunu ve CIA onaylı olduğunu söylersiniz. Amanpour ile ilgili de bir kanaatiniz olduğunu biliyorum” dediğimde yaptığı yorumu da buraya not olarak bırakmak isterim…

“Vallahi kanaatim değil, eşi yıllardır Amerikan Dışişleri Bakanlığı’ndadır, Yahudi asıllıdır. Amanpour ise İran çıkışlı. Efendim agnostik olsa gerek. Birden fazla zamanda Amanpour’un Körfez Savaşı’nın raporlama sürecinin bir parçası olduğu ortadadır. Eşi kanalıyla Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na istediği doğrultuda işler yaptırdığına dair belge vardır. En son bir Rus televizyoncu kadın ortaya koydu. Amanpour’un savaş haberi verirken araya sıkıştırdığı parçaların çok daha önceden çekilmiş olduğu kanıtlandı. Yani servis edilmiş haberleri yaptı.

Sınıf atlamaya çalışan Amerikan toplumuna giren bir gazetecidir Amanpour. Bu tip kadınları Türkiye’de de görürüz. Nasıl söylemeli, karşı tarafı kötü duruma soktuğun zaman bundan prim kazandığını zanneden bir tipoloji… Amanpour bir yönetmen gibi hareket eder, sinema yönetmeni gibi ve daha önce söylenen bir senaryoya göre soru sorar…”

Amanpour, Gazze’deki soykırımın altıncı ayına girmesinin ardından nihayet geçen hafta açlıktan bitik düşen, hayatta kimsesi kalmayan çocuklar haberini “şok haber” başlığı ile paylaştı! Özetle Amerika’da CNN olan biteni yeni görmek istedi! Yoksa onlara göre Gazze’de her şey güllük gülistanlıktı.

Medyanın içinden birisi olarak Amanpour’un Mervan Barguti’yle ilgili gönderisi üzerine de “hayırdır” demekte haksız değilim değil mi? Bu gönderi Amerikan hükümetinin mesajı olarak okunabilir.

#Gazze
#Filistin
#ABD
#Ayşe Böhürler
2 ay önce
Amerika’nın mesajı
Kara dinlilerle milletin savaşı
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…