|
Kâse yoksa, bâde de yok!

Alevî... Hiç kuşkusuz ki hakikaten ''Ali'' sevgisiyle temayüz edenlerin adı.

Peki bir kabile, bir aşiret mensubuna verilen bir ad mı?

Hayır!

Bir ırk, bir mezheb, bir tarikat mensubuna verilen ad mı?

Hayır!

Alevî, Ali''yi sevenin adı. Gönlü Ali sevgisiyle yananın adı. Ali''ye, yani hem Hz. Ali''ye, hem Hazret-i Ali''ye mensub olanın adı.

Alevîlik sadece bir hürmetin değil, bir muhabbetin de ifadesi. Bu yüzdendir ki bedene değil, ruha itibar edenlerin yolu... madde''ye değil mânâya iltifat edenlerin... şahsa/şahıslara değil şahsiyete tâbi olanların... zahire değil bâtına nazar edenlerin... ba''yı değil, ba''nın altındaki noktayı farkedenlerin... elif''i vücuda getiren o noktayı, nokta-i sevda''yı değil, bizzat süveyda''yı görenlerin...

Alevîlik, demek ki gösterenlerin değil görenlerin mesleki... mensubiyetlerini doğmakla değil, olmakla izhar edenlerin silki... ismiyle müsemma olanların ve dahî devran olanların, seyran olanların, hayran olanların hâli...

Ne bir mezheb, ne bir tarikat. Sadece bir meşreb... bir hâl... ilim ve irfanı, aşk ve sadakati ehlinden öğrenmeyi ilke edinmişlerin dudaklarını değdirdikleri kâse...

Sadece kâse mi?

O kâsedeki bâde!

Bâde mi?

O bâdedeki zevk ve rayiha!

Reçeli kavanozundan yalayanların mahrum oldukları tad ve koku...

O tad ve kokuyla mest olmuşların gönüllerinde yaşattıkları muhabbetin ta kendisidir muhabbet-i Ali...

Hz. Ali ki ilim şehrinin kapısıdır; irfan sandukasının mührüdür; kaliyle değil, hâliyle de fetanet ve basiret timsalidir. Makamı makam-ı âli, sırrı sırr''ul-esrârdır.

Efendimizin (s.a) düşmanlarını, döşeğinde sükûnetle bekleyip geri durmayı bilen koç, Bedr''e gelince zülfikâr ile öne fırlayan arslandır. "Büyük cihad"a mı işaret buyuruldu, o, her şeyden evvel, harb meydanında dahî kılıcını nefsine çalabilmiş nüsha-yı hazret-i insan''dır.

* * *

Hz. Ali sadece ilmin değil, aşk ve sadakatin de timsalidir.

İlim şehrine girilecek kapı olması itibariyle, ilim yolcularının rehberidir.

Efendimizin (s.a) kızı, Fatıma annemize aşk ve sadakati itibariyle de irfan yolcularının meş''alesidir.

İlim için akla, irfan için aşka ihtiyaç duyar yolcu. Bir nefiste hem ilmin, hem irfanın ve dahî hem aklın, hem aşkın cemedilmesi ne de zordur oysa. Demiş bulunduk bir kere, makamı makam-ı âlidir; sırrı sırr''ul-esrar...

* * *

Mânâ önderlerin, manevî önderlerin isimleri etrafında kopan gürültüyle hiç de mütenasib olmayan bir bilgi seviyesinin mağdurlarıyız. Burası çok açık.

"Hz. Mevlâna" diye... "Hz. Mevlâna" diye diye... birileri yeri göğü inletiyorlar; toplantılar, şenlikler düzenliyorlar.

Bu manzaraya bakıp, ne güzel, ne iyi diye sevinmemiz gerekir değil mi?

Keşke sevinebilsek. Duyduğumuz/duyabildiğimiz sadece gürültü. Görebildiğimizse sadece gösteri.

Bu gürültüler, bu gösteriler muhatablarını Hz. Mevlana hakkında bilgilendirmiyorlar. Çünkü tantanacılar, Hz. Mevlanâ''nın ne büyük bir insan olduğunu söylüyorlar ama onun nasıl olup da böylesine büyük bir insan hâline gelebildiğini söylemiyorlar.

Hz. Mevlâna tanıtımı, ne yazık ki bir marka tanıtımıdır. Böylesi bir Mevlâna, insana para kazandırır ama insanlığını kazandırmaz.

Keza Hz. Ali ve Alevîlik etrafındaki gürültü ve gösterilerin sayesinde de muhatablar belki daha dikkatli, daha rikkatli bir hâle "getirilmiş" oluyorlar ama daha basiretli, daha hikmetli, daha hakikatli bir kavrayışın sahibi olmuyorlar.

Tanıtım görevlilerinin işine gelen de bu, sanırım.

* * *

İlmin kapısında oturmamalı, eğlenmemeli, oyalanmamalı; bilâkis o kapıdan içeri girmeye çalışmalı. Gireceklerden haraç istenmemeli. Maksadı bilmek (ilim) ve tanımak (irfan) olan her talibin ba''nın altındaki nokta''ya, kalbin altındaki süveyda''ya ulaşabilmesi için ilim şehrinin kapısı kapatılmamalı, bilâkis sonuna kadar açılmalı. Her şeyden evvel bu kapının önü fuzulî yere işgal edilmemeli. Hz. Ali''ye nisbet ve mensubiyet, geçim kapısından değil, ilim ve irfan kapısından girmenin alâmeti olmalı.

* * *

Ey talib, sen zevk ve rayiha istiyorsun ama kâseyi düşürüp bâdeyi yerlere dökmekten çekinmiyorsun!

Kâse yoksa, bâde de yok! Bâde yoksa, zevk de, rayiha da.

16 yıl önce
Kâse yoksa, bâde de yok!
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset