|
"Bir daha asla!"

"Bir daha asla!" bir sergi adı, "Geçmişle yüzleşme ve özür" alt başlığını taşıyor.

Bu alt başlık serginin içeriğini tam yansıtmıyor; kastedilen özrün kurumsal nitelikli bir özür olduğunu ihsas ettiriyor sadece.

Asıl serginin kendisi yüreği olanlar için yürek dağlayan bir içerik sunuyor: Cezayir, Torres Boğazı, Japonya, Almanya (Holokost) Kuzey İrlanda, Şili, Bulgaristan ve Bosna"da Fransa, Avusturalya, ABD, Almanya, İngiltere, Şili, Bulgaristan, Sırbistan tarafından yapılan insanlık zulümlerine, toplu cinayetlere, işkencelere, sürgünlere... mahsus olarak gerçekleşen özürler nedenleriyle birlikte veriliyor.

Bu özür "yaktık, yıktık, insanları katlettik, katletmediklerimize unutamayacakları acılar verdik, hala izlerine rastlanmayan binlerce insanın kaybolmasını sağladık" demenin bir türü. Yani özür dilerken bile dile getirilen şey vahşet tutkunu gücün kahrolası gururu!

Neyi doğru bu özrün ya da bu özür ne oranda geçerli derseniz, ancak şu söylenebilir: O devlet tarafından yürütülen ilgili dezenformasyonun, daha açıkçası yalancılığın ifşasıdır ve bir devletin çıkıp "ben yalancıyım" demesi felakete uğrayanlar açısından kısmen yürek soğutucu bir etki taşımaktadır.

Serginin küratörü Önder Özengi de sergi katalogundaki sunuşunda bunu dile getiriyor:

"Devletlerin özür dilemesi, geçmişteki suçların bir özürle geçiştirilmesi, bir dönemi kapatıp yola devam edilmesi anlamında değil, yaşananların bir daha asla yaşanmamasının koşullarının sağlanması anlamına gelir. Bu yönü ile geçmişle yüzleşme ve özür dileme, nasıl bir toplumda yaşamak istediğimiz ve nasıl ortak bir gelecek kurmak istediğimiz ile de ilgilidir.

Bundan dolayı bu sürecin sadece, dilenen özür ve onunla birlikte gelen tazminat, sorumluların cezalandırılması, kayıpların tazmini, yapılan yasal düzenlemeler, oluşturulan kurumlar, anıtlar ve müzelerle sonlanmış bir süreç olduğunu söylemek, yaşanan deneyimleri göz önüne aldığımızda zor görünüyor. Geçmişle yüzleşmeyi bugün ve geleceğe uzanan ucu açık uzun bir süreç, bir süreklilik olarak anlamak gerekir. Geçmiş, bugünden özerk ve sabit bir varlık olarak ele alınmayacağı için, onunla yüzleşmek bugünü inşa etmek adına yapılan sürekli mücadele anlamını taşır."

Şu anda, bu yazıyı yazarken bilgisayarımın ekranına Gazze"de sivil yerleşim alanlarının İsrail uçaklarınca bombalandığı haberleri düşüyor. Mısır"daki ABD ve İsrail destekli darbenin yapılma nedenleri, Gazze"nin acısında iplik iplik çözülüyor; Rabia Meydanı"ndaki vahşetin, insan kıyımının görüntüleri önüme açılıyor.

Halen içimizdeki kimi hocaefendilerin bile muhabbetine mazhar olabilen İsrail vahşetinde karanlığa, yalnızlığa, acıya, belirsizliğe teslim edilmiş Gazze burnumun dibindeyken ne özre inanasım geliyor ne de kendisinden özür dilenen bir halk olarak İsrail Yahudilerinin vahşetten vaz geçebileceğine...

Evet bu sergi geçmişi olduğu kadar bugünü anlamamız için de önemli bir sergi.

Cezayir, Bulgaristan ve Bosna Müslümanlarının, Aborjinlerin, Japon esirlerin, Alman Yahudilerinin, İrlandalıların, Şili halkının maruz kaldıkları vahşetle ilgili yazıların, fotoğrafların içinden geçerken Diyarbakır"daki son buluşmanın ne kadar cesaret yüklü olduğunu, insan sevgisi taşıdığını ve bir acıya set çekme gayreti içerdiğini de çok daha iyi anladım.

Sergide plazma ekranlardan yansıyan sesler ve görüntüler "bunlar insan mı?" dedirten bir karamsarlığın içine çekerken beni, Diyarbakır ve kurtuluştan başka bir sonucu olmayan Gazze"yi düşündükçe "yine de umut insanda" demekten kendimi alamadım.

"Bir daha asla!" adlı sergi İshak Alaton"un idaresindeki "Açık Toplum Vakfı"ıyla Anadolu Kültür sayesinde gerçekleşmiş ve konuyla ilgli birçok uluslararası kurum ve kuruluş da belge desteğinde bulunmuş.

15 Aralık 2013 tarihine kadar DEPO /Tütün Deposu / Tophane"de açık olan bu sergiyi lütfen kaçırmayınız.

10 yıl önce
"Bir daha asla!"
‘1 gün savaşı’…
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...