|
Ben hâlâ bir gönül arıyorum

Bir gönül arıyorum. Neye nazargâh ve kime mekan olduğunun şuuruyla, içinde O’ndan ve onun rızası için olanlardan başka hiç bir şeyi barındırmayacak; Çalab’a taht oluş zevkiyle cümle taçlardan geçecek bir gönül.

Bunu başarmaya gücünün yetmediği yerde, bu davayı halletmiş bir gönül sahibinin gönlüne girebilmenin, aynı nimete eş ve denk olduğunu bilerek, bu dertle yanıp yakılacak, didinip çırpınacak ve nihayet gönle girebilenlerden olmakla ‘gönül’ sıfatını kendisi de hak edecek bir gönül.

Bir gönül arıyorum. Kişi sevdiğinin sözünü tutar ve sevdiğine benzer ölçüleriyle kendisini tartacak, kimi yahut neyi sevdiğini bu teraziyle mertçe tespit edecek ve böylelikle ‘kişi sevdiğiyle beraberdir’ hakikatinin kendisi için bir müjde mi yoksa bir korku olarak mı tecelli edeceğinin muhasebe ve muhakemesini yapacak bir gönül. Beraber olmak istediklerini seviyorsa, bu birlikteliği daha fazla ve yakın kılmak için benzeme ve söz tutma hususlarında gayretini artıracak; fakat sevip gönül verdikleri kişiler ebedi alemde beraber olmak istemeyeceği kimseler ise onlardan burada ve şimdi yüz çevirecek bir gönül...

Bir gönül arıyorum. Cennet olmasa dahi, elinden iyilerden olmaktan ve iyilik yapmaktan başka bir şey gelmeyecek; cehennem olmasa dahi kötülük etmeye ve kötülerden olmaya kabiliyeti olmayacak bir gönül. Ne sevabı cennet arzusuyla işleyecek, ne günahtan cehennem korkusuyla kaçacak; cennet ve cehennemin Rabbine duyduğu sevgi ve o sevgiyi kaybetme korkusu ile istese de günah işleyemeyecek, istemese de her halini ibadet zevkine bürüyecek bir gönül.

Bir gönül arıyorum. Cenab-ı Hakkın rahmet ve rızasının nerede saklı olduğunu bilemediği için, iyi ve güzel olan işlerin; gazap ve celalinin nerede saklı olduğunu bilemediği için yanlış ve çirkin işlerin en küçüğüne bile büyük muamelesi yapacak ve bu inceler incesi muamele sebebiyle günahın en küçüğünden aslandan kaçarcasına kaçarken sevabın en küçüğüne gül bahçesine koşarcasına koşacak.

Bir gönül arıyorum. Bu işin yalnızca ibadet etmekle olmayacağının da, ibadet olmadan bu işin asla olmayacağının da farkında bir gönül. ‘Savm u salat u hacc ile’ zahidin işinin bitmeyeceğini, ancak savm salat ve hac olmaksızın da irfanın ele geçmeyeceğini idrak ederek, yaptığı her bir salih ameli, sahtesinden bir ahiret akçesi olarak görecek bir gönül. Yarın o pazara varıldığında akçesi olmayana meta verilmediğini, akçesine güvenenin halinin harap olduğunu ama avuçlarında mahcubiyetle tuttuğu sahte akçeleri utanarak uzatanların tebessümle karşılandığını bilecek bir gönül. Bu bilişle yaptığı her ibadetin öncesinde; layık olamayışının hüznüyle, sonrasında ise hakkını veremeyişin ezikliğiyle istiğfar edecek; ibadetine karşılık bir mükafat beklemek edepsizliğine düşmek bir yana, ibadet edebilenlerden olmanın mükafatların en büyüğü olduğunu bilerek istiğfarına şükrünü katık eyleyecek bir gönül.

Bir gönül arıyorum. Bir günahkar gördüğü vakit, ‘Bana verilen nimetler ona lütfedilseydi o benden çok daha iyi bir insan olurdu, onun imtihanı bana verilseydi ben ondan daha beter bir hale düşerdim’ diye düşünerek, karşılaştığı herkesi kendisinden daha iyi ve faziletli bilecek bir gönül. Bir başkasında hata ve noksan gördüğü vakit, ‘şayet bu hata ve kusur bende olmasaydı bir başkasında da görebilmem mümkün olmazdı’ şuuruyla, elde gördüğü her yanlışta kendisinde düzeltilmeye muhtaç bir hal olduğunu fark edecek, ‘hata yapanın değil görenindir’ düsturuna ram olarak, kainatta en ufak bir noksan göremeyesiye tam ve kâmil olma derdine düşecek bir gönül.

Bir gönül arıyorum. Bir velinin muazzam yakarışından yükselen ‘ Yâ Rabbi kusurlarımı senin katında az bile olsalar benim gözümde çok eyle ki azaltmaya gayret edebileyim ve iyiliklerimi senin katında çok bile olsalar benim nazarımda az eyle ki çoğaltma derdine düşeyim’ hikmetinden aldığı nasiple, kendisini her hâl ve kârda, daima kötülerden bilecek bir gönül. Kötülerdenim şuurunun iyilerden olmaya uzanan yol olduğunu, kötülerden olmaya aralanan kapının iyilerdenim zannı olduğunu idrak edişiyle, nazar ber-kadem’i tavus kuşunun ahvalince kendisinde tablolaştırabilen bir gönül.

Bir gönül arıyorum. Bu dünyada yaratılmışlara nasıl muamele ediyorsa yarın Hakkın divanında kendisine öyle muamele edileceğinin farkında; fakat yarın bana iyi muamele etsinler tüccarlığı ile değil; güzelin yarattığına çirkin muamele edilmez safiyeti ile güzel ahlakı kendisine mülk eyleyen bir gönül.

Bir gönül arıyorum, bir gönül, bir gönül!

Nerede bulacağımı bilmeden. Nasıl bulunacağını bilemeden. Bulursam ne olacağından habersiz. Arıyorum sadece. Kelimelerin cerbezesinde, tesbihlerin tıkırtısında, gafletin kucağında, arifin sükutunda, aşığın nazarında, gecenin koynunda, gündüzün keşmekeşinde, akla gelebilecek her zaman ve her yerde hep bir gönül arıyorum.

İçimden başka yerde bulmayacağımı anlayacak kadar dolandım taşralarda, aradığımın içimde saklandığını bilecek kadar taşra kesildim kendime. Bulamadıkça huzursuz, olamadıkça mahzun, bazen bulmak diye bir şeyin olmadığını bilmekle, bazen olmak diye bir şeyin sonunun olmadığını sezmekle şaşkınım, ama hep o bir gönlü arıyorum.

8 Haziran 2017’de yazmışım bu yazıyı, dün gece kendimle kavga ederken çıktı karşıma, mahzun oldum. Fark ettim ki geride kalan beş sene boyunca bir adım bile yol alamamışım. O’ndan umudum var kendime kırgınım ve hâlâ o gönlü arıyorum.

#Gönül aramak
#Savm u salat u hacc ile
#Cenab-ı Hak
1 yıl önce
Ben hâlâ bir gönül arıyorum
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık