|
Osmanlı"nın çöküşü sürüyor mu?

Osmanlı Devleti''nin çöküşü üzerine yapılan yerli araştırmaların yeterli olduğu söylenemez. Bu boşluk genellikle Batı dillerinden yapılan tercümelerle doldurulmaktadır. Özellikle 700''üncü kuruluş yılı münasebetiyle yayınlanan ekonomik ve sosyal tarih araştırmalarında, çöküş süreci ve nedenleri hakkında resmi tarih anlayışını sarsan bilgiler verilmektedir. Batı''da yapılan ayrıntılı tarih araştırmalarına göre, çöküş sürecinde devlete egemen olan düşünce yapısı, yönetim zihniyeti ve ekonomi politikaları günümüzle önemli benzerlikler göstermektedir.

Medreselerin yozlaşması ve düşünce hayatının gerilemesi, çöküşün en önemli nedenleri arasında sayılmaktadır. Başlangıçta vakıfların bünyesinde, devletten bağımsız kurulan Osmanlı medreseleri, toplumun bilgi ihtiyacını karşılıyordu. Gerileme döneminde, çöküşü durdurmaya katkısı olur düşüncesiyle, medreseler devlete bağlanarak bilim ve entellektüel hayat resmi denetime alındı. Toplum huzurunun ve gündelik ihtiyaçların karşılanmasını daha önemli gören devlet, entellektüel faaliyetleri pratik ihtiyaçların karşılanmasına yönlendirdi.

Pratik ihtiyaçların karşılanmasında yararlı olmayacağı düşünülen felsefe terkedildi. Fizik, biyoloji ve öteki doğa bilimleri medrese programından çıkarıldı. Böylece bilim ile düşünce arasındaki bağlantı koptu. Dünyanın yeni bir anlayışla kavranmasını sağlayacak bilimsel araştırmalara ve düşünce akımlarına imkan tanınmadı.

Devlet ticareti ve imalatı teşvik etti. Fakat tüccar ve sanayicilerin örgütlenmelerine ve siyaset yapmalarına izin verilmedi. Aslında ekonomiye katkı yapan üretimlere de fazla itibar edilmedi. Servet ve zenginlik, devlet imkanları kullanılarak sağlandı ve bu yolla kazanılan servetin bir kısmı, yeni imkanlar elde etmek için devlet memurlarına rüşvet olarak dağıtıldı. Siyasette rakip olacağı endişesiyle, sermaye birikimine ve biriken sermayenin yatırımlara dönüşmesine sıcak bakılmadı. Tüccar ve sanayiciler, kazandıkları paraları, köşk ve yalı yapmaya, lüks tüketime harcadılar.

Batı''da gemiciliğin ilerlemesi ve ardından gelen coğrafi keşifler, Osmanlı''nın denetimindeki Doğu Akdeniz''in önemini azalttı. Keşfedilen yeni ülkelerden taşınan kıymetli maden ve ucuz hammaddelerle Avrupa zenginleşti. Bu zenginleşme siyasal alanda da değişikliklere neden oldu. Güçlenen ticaret sınıfı, monarşileri yıktı ve yerine milli devletler kuruldu. Osmanlı devleti ise Batı''da yaşanan bu dönüşümlere ilgi göstermedi.

Osmanlılar Batı''daki gelişmeleri, siyasette ve savaşlarda yararlı olacak yönüyle izledi. Bu nedenle, Avrupa''da yaşanan zihinsel, bilimsel ve teknolojik gelişmeler dikkatten kaçtı. 19. yüzyıla kadar Osmanlı harp teknolojisi Batı''dakine denkti. Ordu ağırlıklı olarak tımarlı sipahilerden oluştuğu için savaşların maliyeti düşüktü.

19. yüzyıl başlarından itibaren, tımar sisteminin bozulması ve sipahi desteğinin azalması askeri harcamaları artırdı. Eldeki mevcut harp teknolojisi ile galibiyet sağlanamaz olunca, Batı''daki gelişmelerin farkına varıldı. Bu dönemden sonra devlet bütçesinin büyük bölümü, ordunun modernleştirilmesine ve harp teknolojisinin yenilenmesine harcandı.

Oysa aynı dönemde, Osmanlı''nın iki ezeli rakibi olan Rusya ve Avusturya, çok yönlü reformlarla modernleşmede önemli gelişmeler sağladı. Avusturya hızla mali sistemini ve yönetim yapısını yeniledi; tarım teknolojisini, porselen sanayiini ve ulaşım hizmetlerini batı standartlarına yükseltti. Rusya ise, tarım, ticaret, sanayi ve eğitim alanlarında önemli başarılar sağladı.

Batı''da bu köklü değişiklikler yaşanırken Osmanlılar, devlet yapısındaki bozulmayı tartışıyordu. Osmanlı ulemasına göre çöküşün en önemli nedeni, devlet yapısının bozulmasıydı. Koçi Bey''in Risale''sinde belirttiği gibi, "Kanuni''den sonra saraydaki çeşitli görevliler devlet işlerine karışarak istemedikleri vezirlerin ve devlet adamlarının görevden uzaklaştırılmasını sağladılar. Bunun sonucu olarak, devlet makamları yeteneksiz ve zayıf karakterli insanların eline geçti. Tımar sisteminin bozulması ile de ordu savaş gücünü yitirdi." Tartışmalar ordunun güçlenmesi ve idarenin yenilenmesi üzerine olduğu için Batılılaşma döneminin tüm reformları bu alanda yapıldı.

Devletin düşünce ve entellektüel hayat üzerindeki kontrol ve baskısı halen devam ediyor. Sivil toplumun güçlenmesine, farklı görüşlerin örgütlenerek siyaset yapmasına izin verilmiyor. Toplumun neye ihtiyacı olduğuna yine tek yanlı olarak devlet karar veriyor. Zenginleşmenin yolu bugün de Hazine''yi soymaktan geçiyor. İç sorunlarla boğuşmaktan dışardaki gelişmeleri takibe sıra gelmiyor. Yönetim sistemi hizmet üretemiyor ve vatandaşa engel çıkarmaya devam ediyor. Ordu bütçeden en büyük payı alıyor ve sivil hayatı düzenleme rolünü sürdürüyor.

Cumhuriyetin 75. yılında düşünce hayatı ve üniversiteler, ekonominin durumunu, devletin toplumun belirleyici rolü ve ordunun devlet yönetimindeki yeri dikkate alındığında, Osmanlı''nın çöküş dönemindeki manzaranın pek değişmediği görülüyor. Eğer cumhuriyet kuruluşunun 75. yılında gerileme dönemine girmedi ise, "Osmanlı''nın çöküş sürecinin cumhuriyet kisvesi altında sürdüğü" tezleri haklılık kazanıyor.

٪d سنوات قبل
Osmanlı"nın çöküşü sürüyor mu?
'Akdeniz Savaşı'nın enerji şirketleri
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim