|

Mesele hakikat değil, tek dertleri şekil

Batı’nın Türkiye nezdindeki en büyük başarısı, muhakemeden yoksun ve entelektüel birikimi olmayan bir kesimi “kültürel iktidar” adı altında, içeriğini kendilerinin belirledikleri sahte bir tasarımın hazır askeri yapmış olmasıdır. Entelektüel birikimden kastım kavrayıştır. Batı, bu kadar eğitim ve öğretime rağmen kavrayışı bu kadar düşük seviyede seyreden bir kesimin yazılımına on yıllar süren ciddi bir mesai harcamış, kodlarını titizlikle girmiştir.

00:00 - 24/08/2021 Salı
Güncelleme: 06:57 - 24/08/2021 Salı
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
EMRE CEMİL AYVALI-AK PARTİ TANITIM VE MEDYA BAŞKAN YARDIMCISI

Türkiye’de milli ve manevi değerlerimizin karşısında konumlanmış, bu uğurda her kavramı ve meseleyi araçsallaştırmakta beis görmeyen; sözde sanatçı, siyasetçi, akademisyen, emekli bürokrat ve gazeteciden müteşekkil bir kesim söz konusu. Bu kesim için ne yazık ki her şey seküler bir tasarımdan ibaret. Kadın hak ve hürriyetleri, çevre ve doğa, hayvan hakları, çocuk istismarı, mülteci meselesi, basın özgürlüğü gibi başlıkların hepsi ancak iyi sunulmuş, modern dünya tarafından belirlenmiş tasarıma uyduğu ölçüde geçerli. Bu unsurlar popüler olarak derecelendirilmiş tasarım için kullanışlı olduğu sürece de hakları korunmaya layık bulunuyor.

  • Bu kesim ancak bu mevzularda, bir de İslam karşıtlığını besleyecek bir iklime malzeme sağlayacak bir durum söz konusu olduğunda ortalığı ayağa kaldırır. Bu uğurda gerekirse hakikati çarpıtır, manipüle eder, hatta olmayanı bile varmış gibi sunar. Çünkü o tasarım onların tek kılavuzu adeta putu olmuştur artık. Türk milletinin milli ve manevi değerlerini, bu sahte tasarıma karşı büyük bir tehdit olarak görürler. Dolayısıyla yukarıda bahsi geçen meselelere ilişkin asla ilkesel bir tutum ortaya koyamazlar. Failin ve mağdurun şeklidir önemli olan, zira vaka önemsizdir. Vakanın İslam karşıtlığı ve kılavuz olarak gördükleri seküler tasarım konusunda topluma hangi mesajı verdiği önemlidir.

HAKİKAT KARŞITLIĞI

Batı’nın Türkiye nezdindeki en büyük başarısı da budur. Muhakemeden yoksun ve entelektüel birikimi olmayan bir kesimi “kültürel iktidar” adı altında, içeriğini kendilerinin belirledikleri bu sahte tasarımın hazır askeri yapabilmiştir. Entelektüel birikimden kastım kavrayıştır. Batı, bu kadar eğitim ve öğretime rağmen kavrayışı bu kadar düşük seviyede seyreden bir kesimin yazılımına, on yıllar süren ciddi bir mesai harcamış, kodlarını titizlikle girmiştir. Bu hazır askerler, hak edilmemiş özgüvenleri ile her meselede kendilerini ana belirleyici unsurlar olarak görürler. Hakikate karşı kendi yalanlarının yılmaz savunucuları olmaları da kendilerine biçtikleri bu rolden ileri gelir.

  • Her şeyi sorgulayan, en ufak bir meselede özeleştiri yapan, hakikate bile acaba ile yaklaşma nahifliğinde bulunan muhafazakar/mütedeyyin kesimin de en büyük imtihanı; bahsettiğim kesimin yavuz hırsızdan hallice tavrıdır. Zira günümüzde algı savaşlarında işin taktik ve stratejik boyutu kadar sürekliliği de önemlidir. Yalanlarında sabırlı ve ısrarcı olan bu kesimin yıldırma ve bezdirme politikası, hakikatin bir numaralı düşmanıdır ve hakikat savunucularının pes etmesini hedefler. Bu yüzden bu kesimi iyi tanımalı, meseleler karşısındaki tutumlarını fikri takiple ele almalıyız. Çünkü yalanla algı inşa etmekte on yıllara dayanan bir müktesebata sahip bu kesimle mücadele ancak bu şekilde mümkün olabilir.

İKİYÜZLÜ MÜLTECİ SÖYLEMİ

Malum olduğu üzere Türkiye, mülteci konusunda dünyaya örnek olan insani bir tavır ortaya koydu. Suriye’deki insani drama sebep olan Esed rejimine ve PYD ile DEAŞ terör örgütlerine karşı verdiği mücadele de bahsi geçen kesimin muhalefetine rağmen tüm gerçekliğiyle ortada. Batı’nın mülteciler konusundaki iki yüzlü ve ırkçı tutumu ise herkesin malumu. Ancak Türkiye bu misafirperverliği sergilerken sözde sanatçı, akademisyen, gazeteci ve siyasetçilerden oluşan ‘aydın’ kesim, Türkiye’de daha fazla “Arap” görmek istemediklerini mültecilerin dış görünüşleri üzerinden alaycı ifadelerle dile getiriyordu.

  • Yurtdışından fonlanan haber siteleri üzerinden Türk insanının misafirperverliğini alaya alan sokak röportajları organize ediyorlar bir yandan da Türkiye’ye terör ihraç eden ve Suriye’deki demografik yapıyı değiştirmek için masum insanları kimyasal silahla öldüren bir katille görüşülmesi gerektiğini söyleyerek, Esed’i meşrulaştırma propagandasına girişiyorlardı. (Kaldı ki Türkiye daha ilk günden üstelik Esed ile kimse görüşmezken pek çok defa bir araya gelmiş fakat bir sonuç çıkmamıştı.) “Esed’in nasıl olduğu önemli değil, yaptığı insan hakları ihlalleri bizi bağlamaz” demeye kadar vardırdılar söylemlerini. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, katil Esed’in Suriye’de Türk askerini koruduğunu söyleme terbiyesizliğinde bile bulundu.

Ne zaman ki Türkiye artık bu mülteci yükünü tek başına taşıyamadığını ve artık Avrupa’ya gidişin önünü açacağını dile getirdi, bu sözde aydın kesim bu defa insanlığın Ege’de, Türkiye sınırında nasıl boğulduğuna ilişkin sosyal medya paylaşımlarında bulunmaya başladı. “Hiç mi insanlığınız kalmadı” diyen bile oldu… Mültecilerin botlarını batırıp kurşun sıkan Yunanistan ve Avrupa Birliği ülkelerine karşı ise en ufak eleştiride bulunmadılar. Eleştiri oklarının tek hedefi, Avrupa’ya gitmek isterken kurşunlanarak botları batırılan mültecileri kurtaran Türk hükümeti idi. AB ülkelerine olan mülteci akını bir süre daha ötelenince, sözde aydın kesimimiz mültecileri yeniden “kurtulunması gereken yük” konumuna getirdi. Mültecilerin sahip çıkılması gereken “insan” konumu kullanışlılığını yitirmişti zira. Son günlerde yine mülteci karşıtlığını ırkçı bir tonda yükseltiyor, Suriyeli ve Afgan mültecilere ilişkin nefret dilini köpürtüyorlar. DEAŞ’a ait şiddet içerikli görüntüleri Afganistan yönetimini devralan Taliban’a ait görüntüler olarak paylaşıyor ve “ilkesel” olarak onunla görüşülmemesi gerektiğini dile getiriyorlar. Suriyeli mülteciler “Suriye’ye dönsün” diye, katil Esed’i meşrulaştıran, onunla görüşülmesini isteyen hatta “sınırımızda başkası olacağına PYD olsun” diyebilen bu kesim neden söz konusu Taliban olunca karşı çıkıyor? Üstelik Afgan mültecilerden de rahatsızlar. Taliban Esed’den daha çok mu zulmetti? Yoksa Taliban Esed’den daha çok mu mezhepçi ve ırkçı? Kadın haklarına daha az saygı gösterip, çocukları daha mı fazla katletti?

Yoksa Esed kutsadıkları “seküler tasarıma” Taliban’dan daha uygun diye mi bu çifte standart?

#Batı
#Türkiye
#Arap
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Esed
#Avrupa
3 yıl önce