Dil ile dini ayırmak mümkün değil

04:008/12/2025, Pazartesi
G: 8/12/2025, Pazartesi
Yeni Şafak
Teoman Duralı
Teoman Duralı

Ayasofya Dergisi, vefatının 4. yıl dönümünde dosya konusunu Teoman Duralı’ya ayırdı ve Ayasofya Medresesi’nde Hoca adına bir panel düzenledi. Duralı’nın dil ve din üzerine düşünceleriyle ilgili konuşan panelistlerden Mehmet Günenç, dil ile dini ayırmanın mümkün olmadığını söyledi.

Sevde Yılmaz

Bu ayki dosya konusunu Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı Hoca’ya ayıran Ayasofya Dergisi, vefatının dördüncü yıl dönümünde Duralı'yı anma etkinliği düzenledi. Ayasofya Medresesi Molla Hüsrev Salonu'nda Bülent Özdaman’ın yöneticiliğinde gerçekleştirilen programda, Prof. Dr. Ahmet Çapku, Prof. Dr. Mustafa Gündüz, Dr. C.Cengiz Çevik, Prof. Dr. Mehmet Günenç, Asım Öz ve Yusuf Bİlâl Aydeniz konuşmacı olarak katıldı.

Panelde, “Bir İlim Adamını Anlamak” başlığını ele alan Prof. Dr. Mehmet Günenç, Duralı’nın “Bir milletin omurgasını dil ve din oluşturur” söylemi üzerine konuştu. Dil ile dini ayırmanın mümkün olmadığını belirten Günenç, Yeni Şafak’a şunları söyledi: “Türkler dil mefhumunu geç idrak etti, çabuk kaybetti. Mesela Hristiyan bir Arap, Arapçayla ilişkisi çok kuvvetli olduğundan dini farklı olsa bile, hatta modernleşse bile Arap olmaya devam edecektir. Ama Türk neden acaba dini İslam’ı kaybettiği zaman Türklüğünü kaybetme mefhumuna çok fazla bağlı? Bunu çok iyi anlamak lazım. Dolayısıyla mesele dil devrimi değildi sadece. İster Fransız Devrimi’ni düşünün ister Rusya’daki durumu ister başka şeyleri düşünün, dile dokunmak akıllara gelmiyor. Yani bu dil ile dinin ilişkisini daha sarih hale getiren bir durum olsa gerek. Teoman Hoca da bunu söylüyor. Teoman Hoca bir felsefeci olarak da dinden ziyade dile ama dinle ilgili olarak vurgu yapardı. Bu bir kültürdür, bu bir medeniyettir, bu bir kimliktir, bu bir omurgadır. Bir sürü şeydir.”

Ahmet Çapku, Bülent Özdaman, Mustafa Gündüz, C.Cengiz Çevik.

DİL DÜŞÜNCEMİZİ DE ETKİLER

“Teoman Duralı Düşüncesinde Akademi” başlığıyla ilgili konuşan Prof. Dr. Ahmet Çapku da Hoca’nın üzerinde durduğu hayati konulardan birinin dil olduğunu belirterek, “Çünkü dil düşüncenizi de belirliyor. Şayet dil eksik olursa düşüncelerimizde de bir bozulma olacağı ortada. ‘Millî dil üniversite için en önemli dayanaktır’ derdi. Çünkü tarihe baktığımızda, topraklarını kaybetse bile nice millet, dilini koruduğu için varlığını da korumuştur. Hatta daha sonra tekrar vatan sahibi olabilmiştir. Dil bu açıdan hocamızın hassasiyetle üzerinde durduğu konulardandır” dedi.

EĞİTİM VE ÖĞRETİME ÖNEM VERİRDİ

Konuşmacılardan Prof. Dr. Mustafa Gündüz, Teoman Duralı’nın terbiye, eğitim ve öğretim kavramlarına çok önem verdiğini, hatta felsefenin özgün konularının dışında en çok eğitime değer verdiğini aktararak, “Hoca felsefe ile uğraşıyor ama bunu eğitim yoluyla da geniş kitlelere aktarmaya çalışıyor. Bu yönüyle Teoman Hocamız özgün ve verimli bir eğitimci. ‘Bugün bir öğretmen dersi nasıl anlatmalı?’ sorusuna vereceğimiz cevabın en güzel örneklerinden birisi gerçekten de Teoman Duralı’dır. Hocaya çok alakasız sorular da yöneltiliyordu, ama hiçbir zaman ‘Böyle soru mu olur’ demezdi. Onu bütün detaylarıyla açıklamaya çalışır, kendi konusuyla ilişkisini kurar ve bütün tarihsel arka planını, derinliğini anlatırdı” ifadelerini kullandı.

ÖĞRENCİSİYLE HEKİMLE HASTA İLİŞKİSİ KURARDI

Öğrencilerinden Cengiz Çevik ise Duralı’nın “Hoca-öğrenci” ilişkisini şöyle aktardı: “Hocanın ders anlatma tekniği ve öğrencilerle nasıl diyalog kurulması gerektiği konularında kendisinden çok etkilenmişimdir. Öğrenciyle hoca arasındaki ilişkiyi hekimle hasta arasındaki ilişkiye benzetirdi. Bir öğrenci soru sorduğu zaman bir hastanın hekime danışması gibi bunu değerlendiriyordu. Araya başka bir öğrenci girip de cevap vermeye yeltendiğinde, ‘Burada hekim benim’ derdi. Bu biraz otoriter bir hoca profili çizse de öğrenciyi dikkate alan bir öğretmen, eğitimci edası vardı hocada.”



#Teoman Duralı
#Ayasofya Dergisi
#Aktüel
#Panel